ÇAGDAŞ HEMŞİRELER DERNEGİ NE HOS GELDINIZ
   
  ÇAĞDAŞ HEMŞİRELER DERNEĞİ
  BASINDA CIKAN EMEK HABERLERİ
 

Tuzla'da cinayetler devam ediyor: 1 işçi öldü, 2 yaralı

  08 Haziran 2009 -  

Tuzla Tersaneler bölgesinde faaliyet gösteren bir tersanede yapılan gemide boya çalışması sırasında patlama meydana geldi. Gaz sıkışması sonucu meydana gelen patlamada ilk belirlemelere göre 1 işçi öldü, 2 işçi de yaralandı.

Edinilen bilgiye göre, Tersaneler bölgesinde bulunan Çelik Tekne Tersanesi'nde yapım aşamasında olan bir gemi, boyandığı sırada ambar bölümünde gaz sıkışması sonucu patlama meydana geldi. İlk belirlemelere göre, patlamada Hüseyin Kırgül isimli işçi olay yerinde hayatını kaybetti. Sait Ahmet ile Süleyman Kargı isimli işçiler de yaralandı. Yaralanan Süleyman Kargı ambulansla Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne; Sait Ahmet ise özel bir hastaneye kaldırıldı. Süleyman Kargı'nın durumun ağır olduğu ve hayati tehlikesinin bulunduğu; Sait Ahmet isimli işçinin ise vücudunda yanıklar olduğu ve hayati tehlikesinin bulunmadığı öğrenildi.

Kaynak: Milliyet

Hamile kaldı, işten çıkarıldı

  08 Haziran 2009 -  

Hijyenik ürünler üreten EVYAP firmasının Tuzla'daki fabrikasında 5 yıldır kadrolu memur olarak çalışan Sevda Aydoğdu, hamile kaldığı için işten çıkarıldı. Aydoğdu, bugün İHD İstanbul Şubesi'nde basın açıklaması yaparak gördüğü baskıları anlattı.

Sevda Aydoğdu yaptığı açıklamada, hijyenik ürünler üreten EVYAP'ın Tuzla'da bulunan fabrikasında, beş yıldır kadrolu olarak laboratuvar teknisyenliği yaptığını ve hamileliğinin başlamasının ardından bir çok haksızlığa maruz kaldığını son olarak da 16 Şubat 2009 tarihinde işten çıkarıldığını kaydetti.

Aydoğdu başından geçenleri şöyle anlattı; “Ben kadrolu memur olarak çalışırken, benim gibi gebe kalan bir arkadaşımla bizi kimyasal maddelerin kullanıldığı, gürültülü bir ortamı olan ve ayakta çalışmanız gereken hijyenik üretim bölümüne verdiler. Yasak olmasına rağmen buna iş yeri hekimi de onay verdi. Hamileliğimin 4. ayında aynı hekim “o bölümde çalışamaz” raporu verdi şikayetlerimiz üzerine. Patron daha önce hamileliğimiz ilerlediğinde bizi yeniden laboratuvar bölümüne alacağına söz vermesine karşın, bizi bu seferde kozmetik bölümüne vasıfsız işçi olarak verdi. Yani işten ayrılmamız için her yol denendi. Biz de bunu kabul etmeyince patron kapıyı gösterdi. 16 Şubat'ta işten ayrılmak zorunda kaldık, bize bir sürü kağıt imzalattırıldı.”

Patronun, İş Kanunu'nun kadını korumaya yönelik maddelerini ihlal ettiğini belirten Aydoğdu, 4 Mart'ta Kartal İş Mahkemesi'nde “İşe iade” ve “Cins ayrımcılığını ihlalden” iki ayrı dava açtığını belirtti. Aydoğdu, cins ayrımcılığı için; işten çıktıktan sonra fabrikadaki kadınlara “siz de hamile kalırsanız sonununuz böyle olur” tehditleri yapılması ve kendi yerlerine erkek işçilerin alınmasını örnek gösterdi

Atılım

Üç köyde 60 genç 'Silikozis'li...

  08 Haziran 2009 -  

Bugüne dek 41 can alan Silikozis hastalığı, gençlerinin İstanbul’a gidip kot kumlama yaptığı Diyarbakır ve Bingöl’de çok yaygın. Diyarbakır’ın üç köyünde 60 genç, tedavisi olmayan bu hastalıkla boğuşuyor.


Diyarbakır’ın Kocaköy ilçesinde 60’ı aşkın genç, İstanbul’da kot kumlama atölyelerinde çalışırken yakalandıkları, bugüne dek 41 genç işçinin yaşamına mal olan silikozis hastalığıyla mücadele ediyor. Gençler çalışamıyor, nefes almakta zorlanıyor, yük kaldıramıyorlar. Bingöllü arkadaşları gibi, sırayla ölümü bekliyorlar...

Kocaköy’e bağlı Ambar, Özekli ve Vural köylerindeki 60’tan fazla genç ailelerinin geçimini sağlamak amacıyla umutla gittikleri İstanbul’da çalışmaya başladı. Gençler, 2000-2005 yılları arasında denetimsiz atölyelerinde kum püskürtme yöntemiyle kot kumlama ve ağartma işinde çalışmaları sonucu silikozis hastalığına (çöl akciğeri hastalığı) yakalandı. Tedavisi mümkün olmayan silikozis hastalığının pençesindeki gençler, köylerine geri döndü.

Ambar köyünde kimi evli ve çocuklu, akraba olan 20 gençten 24 yaşındaki Mehmet Tektaş, beş yıl o toz ve kum bulutu içinde çalışırken zaman zaman hastalanmış:
“İş yeri sahibi beni hastaneye götürüp, ‘Sakın nerede çalıştığını söyleme’ diyordu. Nereden bileyim atölyede çalışmak, zararlı. Sonra Bingöllü arkadaşlarımız ‘Sakın çalışmayın. Hastalığınız ilerlemeden hastaneye gidin’ dedi. Diğer arkadaşlara haber verip hastaneye başvurduk. Tedavisi olmadığını öğrendik. Üç kardeş aynı hastalığa yakalandık.”

25 yaşındaki Ömer Tektaş da kardeşi Mehmet’le bu hastalığa yakalanmış. Tektaş, 10 nüfusa bakmak zorunda olduklarını ancak doktorların çalışmaya yasakladığını anlatıyor. Köylerinde 20 silikozis hastası varmış. Çevre köylerle birlikte bu sayı 60’a çıkıyor. Bingöllü arkadaşlarının ölümü, psikolojilerini çok yıpratmış.
Bugüne dek 10 bin kadar işçinin kot kumlamada çalıştığı biliniyor. Hasta sayısının 3-5 bin arasında olabileceği sanılıyor.

Radikal

Edirne'de belediye işçisi ödenmeyen ücreti için iş bıraktı

  08 Haziran 2009 -  

Edirne Belediyesi'nden kent merkezinin temizlik işini taşeron olarak 5 yıldır yürüten Şafak Temizlik firması, çalışan 170 işçinin ücretini 3 aydır ödemeyince işçiler eylem yaptı.

Sabah mesaisinde iş bırakma eylemi yapan işçiler, şirketin giriş kapısı önünde `Maaşımızı istiyoruz' diye slogan atarak oturma eylemi yaptı. 3 aydır ücret alamadıklarını belirten temizlik işçileri, "Aldığımız ücret 650 TL. Bu parayı da 3 aydır alamıyoruz. Parasızlık nedeniyle kiramızı ödeyemez olduk. Bir çoğumuza icra geldi. Maaşımızı alana kadar da çalışmayı düşünmüyoruz" dediler.





Kaynak:Vatan

Sermayeye teşvik, emekçiye güvencesizlik

  05 Haziran 2009 -  

Başbakan Tayyip Erdoğan uzun süredir sermaye çevrelerince beklenen teşvik ve istihdam paketini dün açıkladı. Paket güvencesiz çalıştırmayı yaygınlaştırırken, işsizlik fonu ve hazine eliyle sermayeye kaynak aktarılmasını öngörüyor.

Teşvik paketinin ana hatları şu şekilde özetleniyor:
Bu paketle Türkiye’yi dört bölgeye ayrılıyor ve 12 sektörde büyük yatırımlar destekleniyor.
Paketin yasallaşmasıyla birlikte kara taşıtı, tekstil, konfeksiyon, deri sektörü, madencilik, tıbbi aletler, ilaç, elektronik hava aracı, makine imalatı, demiryolu, liman, transit boru hattı taşımacılığı ve kimya sektörleri desteklenecek.

Tutarı 250 milyon lira olan yatırım projeleri, büyük yatırımlar olarak değerlendirilecek. Transit boru hattıyla taşımacılık, madencilik ve elektronikte de katma değeri yüksek yatırımlar, büyük proje yatırımları kapsamına alınacak.

Büyük proje yatırımları için kurum ve gelir vergisi indirimi, farklı uygulanacak. Yatırım yapanlar sağladıkları yeni istihdam için SSK işveren primini birinci bölgede iki yıl, ikinci bölgede üç yıl, üçüncü bölgede beş yıl, dördüncü bölgede 7 yıl boyunca ödemeyecek.

Üçüncü ve dördüncü bölgelerde yatırım yapanların kullandıkları TL kredi faizinin üçüncü bölgede 3 puanını, dördüncü bölgede 5 puanını Hazine’miz karşılayacak. Bu oranlar döviz cinsi krediler için sırasıyla 1 ve 2 puan olarak belirlendi.

2010 yılı sonuna kadar birinci ve ikinci bölgeden üçüncü ve dördüncü bölgeye taşınacak firmaların en az 50 istihdam sağlamak koşuluyla 5 yıl süreyle SSK işveren primi Hazine tarafından karşılanacak, bu firmalara kurumlar vergisi yüzde 20 yerine yüzde 5 olarak uygulanacak ve nakliye masraflarını da devlet karşılayacak.

Paket ayrıca gelir ve kurumlar vergisi indirimi, yatırım yeri tahsisi, KDV istisnası, faiz desteği ve gümrük vergisi muafiyetini de kapsıyor. Yeni teşvik sisteminde devlet, sermayenin ucuz ve güvencesiz emek havzalarına taşımasına bile yardım ediyor.

Hükümet böylesine kapsamlı bir teşvikin kaynağına dair sorular karşısında işsizlik fonunu ve hazineyi adres olarak gösteriyor. Yani devlet eliyle emekçilerden sermayeye kaynak transferi sağlanıyor.

Güvencesiz istihdam paketi
Teşvik paketiyle beraber açıklanan istihdam paketinde de 120 bin kişiye “toplum yararına yapılacak işler” yoluyla 6 aya kadar iş imkânı oluşturulacağı ifade ediliyor. Pakette, okulların ve sağlık kuruluşlarının bakım ve onarımları olmak üzere ağaçlandırma, erozyon kontrolü ve çevre düzenlemesi gibi işlerde istihdamı hedefleniyor.

Paket uzun zamandır tekerleme haline getirilen büyük bir yalan olan “işsizlik sorunu yok mesleksizlik sorunu var” anlayışından hareketle çeşitli kurslar açılıyor. Açılacak kurslar vasıtasıyla 200 bin işsize “mesleki beceri” kazandırılıp 10 bin işsize “girişimcilik ve eğitimi danışmanlığı” verilecek.

Pakette lise ve üstü eğitim aldığı halde işsiz olan 100 bin genç, stajyer olarak istihdam edilmesi öngörülüyor. Özel sektörde staj yapacaklara 6 ay boyunca “maddi destek” sağlanacağı ifade ediliyor. Paketin bu maddesinde mevcut çalışanlara iş güvencesi verilmemesi mevcut çalışanların, asgari ücretin altında “destek” alacak stajyerlerle değişimi riskini barındırıyor.

Ayrıca 30 Nisan 2009 tarihi itibarıyla firmaların yıl sonuna kadar mevcut istihdamlarına ilave olarak işe alacakları personelin sosyal güvenlik primlerini 6 ay boyunca devlet karşılayacak.

Güvencesiz çalıştırma biçimlerinin yaygınlaştırılmasında önemli bir yeri olan özel istihdam bürolarına geçici iş ilişkisi kurma yetkisi verilecek.


Paketlere dair sorular, sorunlar:


Teşvik paketini işçiler fonluyor

* Kurumlar vergisinin yüzde 20’lerden yüzde 2’ye kadar düşecek olması zaten adaletsiz olan vergi sistemini daha da emekçi sınıflar aleyhine bozacak.

* Doğu ve Güneydoğu illerine yatırım yapan patronlar 7 yıl boyunca SSK işveren primi ödemeyecek ve benzer şekilde 30 Nisan 2009 tarihi itibarıyla firmaların yıl sonuna kadar mevcut istihdamlarına ilave olarak işe alacakları personelin sosyal güvenlik primlerini 6 ay boyunca devlet karşılayacak. Yıllarca sosyal güvenliğin kara deliğe dönüştüğünü söyleyenler bu durumda oluşacak açıklarla nasıl başa çıkacak. Bu surumda orta vadede “Sosyal Güvenlik açığının kapatılması” gerekçesiyle emeklilik maaşlarının düşürülmesi ve emeklilik süresinin daha da uzatılması gündeme gelebilir.

* Devletin sermaye kaynaklı gelirlerinden vazgeçtiği, üstüne sermayeye kaynak aktardığı bu paketin bütçe kısıtı da sermaye çevrelerinin dahi aklına takılıyor. “TÜSİAD’ın paket olumlu ancak bütçeye de dikkat etmek gerekir” sözleriyle, Erdoğan’ın paketi açıklarken sarf ettiği “Bütçe disiplininden taviz vermeyeceğiz” iddiası bir arada düşünüldüğünde paketin sert bir emek düşmanı kemer sıkma politikası ile beraber yürütülmesi “zorunlu” görünüyor.

* Türkiye’de 2009 yılı için beklenen bütçe açığı 75 milyar TL olarak telafuz ediliyor. Bu durum hükümeti borçlanmaya mecbur bırakacak gibi görünüyor. Bu durum sermaye içi gerilimlere neden olabilir. Zira iç borçlanmalarla kimi sermaye gruplarının, özellikle finans ayağı olan grupların faaliyet dışı gelirleri artarken, kimileri için teşvikle gelen kıyak kredi daralmasıyla nötralize olabilir.

* TÜSİAD’ın ve Doğan Grubu’nun teşviğe dair daha olumlu ifadeler kullanırken kimi sanayi ve ticaret odalarının şikayetçi olması da dikkat çekici bir durum olarak not edilmeli. Zira bu durumun önümüzdeki dönem AKP içinde kimi siyasi sonuçları olabilir.

* Teşviklerle istihdamın ne kadar artacağı da şüpheli. İç ve dış talebin oldukça dar olduğu ve kapasite kullanım oranlarının düştüğü bir ortamda bu teşvikler sadece sermayenin kar oranlarını artıracak gibi görülüyor. Vergileri düşen ve diğer bir çok maliyeti devletçe karşılanan sermaye gruplarının teşvik nedeniyle yeni yatırımlar yapması değil, yatırım yerlerini ve istihdam ettikleri işçileri değiştirmesi bekleniyor.

* Sermayenin karlarını arttırmaya yönelik teşvikler için kaynak olarak emekçilere ait olan işsizlik fonu gösteriliyor. Yani sömürü devlet eliyle pekiştiriliyor.


İstihdam paketi: Devlet eliyle güvencesizleştirme

* 120 bin kişiye 6 aylık geçici iş ile işsizlik sorununun hafifletilmesi mümkün görünmüyor. Bu durum kriz gerekçesiyle, devlet hizmetlerinde bir süredir yaygınlaşan taşeron çalıştırma koşullarının çok daha ağır biçimlerinin yaygınlaşması anlamına geliyor.

* “İşsizlik sorunu yok mesleksizlik sorunu var” anlayışından hareketle açılan kursların işsizlik sorununu çözmekten çok uzak. Zira Türkiye’de eğitimli kesimler arasında işsizlik oranlarının çok yüksek olduğu biliniyor. Bu kurslar ile bir taraftan “İşsizliğiniz sizin cahilliğinizden” fikri yaygınlaştırılırken, bir taraftan da yedek sanayi ordusunu daha kalifiye hale getirilip kalifiye işgücü ucuzlatılması hedefleniyor.

* Stajyer çalıştırmanın devlet tarafından desteklenmesi de önemli bir sorun alanı. Zira mevcut çalışanların istihdamının güvence altına alınmadığı durumda böylesi bir madde ücretli işgücünün, “maddi desteği” devletçe sağlanan geçici işçilerle ikamesi gündeme gelebilir. Bu çalışma biçiminin yaygınlaştırılması “asgari ücret” uygulamasının devlet tarafından çiğnenmesi anlamına geliyor.


Sendikalardan tepkiler

KESK Genel Başkanı Sami Evren “Kriz karşısında krizi yaratanları korumayı amaçlayan önlemler açıklamıştır” dedi ve teşviklerin finansmanı için işsizlik fonunun kullanılmasına tepki gösterdi. Özel istihdam bürolarının geçici işçi istihdamıyla yetkilendirilmesinin, “amele çavuşluğunun hortlatılması” anlamına geldiğini vurgulayan Evren, “Siyasi iktidar kriz karşısında emekçileri korumak, işsizlikle mücadele etmek istiyorsa, öncelikle işsiz kalan kardeşlerimizin su, elektrik ve doğalgaz giderlerini devletin karşılamasını, açlık sınırı altında yaşayanlara “yurttaşlık ücreti” ödenmesini, asgari ücreti vergi dışı bırakmayı, kurumlar vergisinde değil, emekçilerin ödediği gelir vergisinde indirime gitmeyi, dolaylı vergileri düşürmeyi düşünmelidir” dedi.

Konuya dair açıklama yapan DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ise taşeron uygulamasının devlet eliyle başladığına dikkat çekti. 120 bin işsizin geçici istihdamının kamunun istihdam açığı olduğunu gösterdiğini ifade eden Çelebi "Ama burada Sayın Başbakan da ifade etti, daha çok esnek çalışma modellerini hükümet eliyle, devlet eliyle yürürlüğe koyuyor. 2-3 saatlik çalışmaların öngörüldüğü devlet eliyle de bunların yapıldığı bir sisteme doğru Türkiye gidiyor'' dedi.

Sendika.Org

5 yıldızlı otelde yüzde 3 zama karşı işçiler grevde

  05 Haziran 2009 -  

Marmaris’te Doğuş Grubuna bağlı beş yıldızlı bir otelde işçilere yüzde üç zam teklif edilince işçiler otel kapısına grev yazısını astılar.

Muğla'nın Marmaris ilçesinde bulunan Doğuş Grubuna bağlı beş yıldızlı bir otel yüzde 15 zam talebinde bulunan otel çalışanlarına krizi bahane ederek yüzde 3 zam önerince emekçiler otel kapısına grev kararını astılar.

Doğuş Grubu bünyesindeki Garanti Turizm Yatırımları İşletmeleri A.Ş'ye bağlı Maritim Hotel Grand Azur adlı beş yıldızlı otelde, işverenle toplu sözleşme masasında anlaşamayan oteldeki 225 personelin temsilcisi DİSK'e bağlı Türkiye Otel Lokanta ve Eğlence Yerleri İşçileri Sendikası (OLEYİS) otelin giriş kapısına grev ilanı astı.

Katçı, aşçı, komi, garson, resepsiyonit, temizlikçilerinin de aralarında bulunduğu 225 sendikalı emekçi otel in otoparkında iş kıyafetleriyle toplanarak otelin girişine yürüyüp, işvereni protesto ederken, otel önünde işçiler adına OLEYİS Ege Bölgesi Şube Başkanı Hasan Ercan bir açıklama yaptı. Ercan açıklamasında, otel işvereninin ekonomik krizi bahane göstererek çalışanlara yüzde 3'lük zam önerdiğini söylerken “Bizim talebimiz yüzde 15'lik bir zamdı. Ancak onlar yüzde 3'te ısrar etti. Sebep olarak da ekonomik krizi gösterdiler. Ekonomik krizin faturasını işçiye çıkartmak haksızlık. Bu haksızlığa karşı grev kararı aldık” şeklinde konuştu. Ercan, işverenin dünya genelinde yaşanan ekonomik krizi fırsatı bilerek ellerindeki hakları geri almak istemesi nedeniyle toplu iş sözleşmesinin tıkandığını söylerken, “emekçilerin dışında gelişen ve kapitalizmin doğal sonucu olan kriz, bütün iş kollarında olduğu gibi bu işletmeyi de olumsuz etkilemiştir. Ancak bu faturayı sadece bizlere ödetmek isteyenler bilsinler ki ödemeyeceğiz'' dedi. Ercan açıklamasında konuyla ilgili olarak hukuki sürecin başladığını söylerken “İki ay içerisinde taleplerimiz yerine gelmezse, buradaki arkadaşlarımız işi bırakacak, grev yapacak" dedi.

İşçiler daha sonra eylemlerini sonlandırıp otele girerken, işveren Garanti Turizm Yatırımları İşletmeleri A.Ş'nin temsilcileri konuyla ilgili önümüzdeki günlerde açıklama yapılacağını söylediler.

Kaynak: Sol.org

İşçiler TİS dayatmalarına karşı yürüdü

  04 Haziran 2009 -  

Hükümetle kamuda örgütlü işçi sendikaları arasında devam eden ve 315 bin kamu işçisini ilgilendiren TİS görüşmelerinde hükümetin ücret teklifi vermemesi ve esnek çalışma dayatmasında bulunmasına karşı işçilerden tepkiler gelmeye devam ediyor.

Süreci sessizlikle geçiştiren Türk-İş bürokrasisine karşı çeşitli illerde eylemler gerçekleştiren Türk-İş'e bağlı sendikaların eylemleri hız kazandı.

Gölcük'te kitlesel yürüyüş

Geçtiğimiz gün Kocaeli'de T. Harb-İş Sendikası'nda örgütlü Gölcük Askeri Tersanesi işçileri bir yürüyüş yaparak hükümeti istifaya çağırdı. Kazanılmış haklarının geri alınmak istenmesine karşı çıkan yaklaşık 2 bin Harb-İş üyesi Gölcük Tersane Komutanlığı A Kapısı önünden İzmit Anıt Park'a kadar sloganlarla yürüdü.

T. Harb-İş Genel Merkezi'nin aldığı eylem kararları çerçevesinde gerçekleşen eylemde konuşan Harb-İş Sendikası Genel Başkanı Ahmet Kalfa sözleşme görüşmeleri hakkında bilgilendirmede bulunarak şu ifadeleri kullandı:

“İşveren dayatmaları nedeniyle bugün 147 maddeden oluşan 22. dönem toplu iş sözleşmesi taslağının 79 maddesi üzerinde anlaşma sağlanamamıştır. Anlaşma sağlanamayan maddeler arasında çalışma süreleri, fazla çalışmalar, 7.5 saat ve daha az çalışılan işyerlerinde çalışma koşulları, gece çalışmaları, yemek yardımları, servis araçları gibi maddeler vardır”

Maden işçilerinden TİS dayatmalarına tepki

Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) üyesi maden işçileri de tepkilerini Türkiye Taşkömürü Kurumu'na (TTK) bağlı işyerlerinde bildiri okuyarak ortaya koydu.

Harb-İş üyelerinden Kartal'da yürüyüş

İstanbul'da ise geçtiğimiz hafta Yol-İş Sendikası 1 No'lu Şube üyelerinin Küçükyalı Karayolları 1. Bölge Müdürlüğü önünde yaptıkları eylemin ardından bu kez de T. Harb-İş Sendikası Anadolu Yakası Şube üyesi işçiler Kartal Köprüsü'nden Kartal Meydanı'na kadar coşkulu ve kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirdi.

İş çıkışında saat 18.00'de Kartal Köprüsü'nde toplanmaya başlayan yaklaşık 2 bin işçi kolluk güçlerinin ablukası altında E-5 trafiğini kapatmak istedi. Sendika yöneticileriyle yapılan görüşmelerin ardından Kartal Meydanı'na yürüyüş başladı.

İşçiler yürüyüş boyunca attıkları sloganlarla kamudaki TİS sürecini sessizlikle geçiren Türk-İş'i göreve çağırdı. “Türk-İş göreve genel greve”, “Geliyor geliyor genel grev geliyor”, “Harb-İş burada Türk-İş nerede”, “İşçiyi satanı biz de satarız”, “Emekçiler burada Türk-İş nerede”, “Türk-İş uyuma Ankara'yı yıkarız” sloganlarını atan işçiler hükümete yönelik tepkilerini ise “Ankara Ankara duy sesimizi bu gelen işçinin ayak sesleri”, “Kıdeme / emeğe uzanan eller kırılsın”, “Gün gelecek devran dönecek AKP işçiye hesap verecek”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek”, “Hükümet istifa” sloganlarıyla ifade ettiler.
Yürüyüş sırasında yolu kapatmak isteyen işçilerle polis arasında zaman zaman kısa süreli arbede yaşandı. Harb-İş üyeleri polis engellemesine “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Direne direne kazanacağız” sloganlarıyla yanıt verdi.

Yürüyüş güzergahı boyunca yapılan konuşmalarda ise krize karşı mücadele çağrısı vardı. “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Yaşasın işçilerin birliği”, “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “Birleşe birleşe kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Yaşasın sınıf dayanışması” sloganları da gür ve coşkulu biçimde atıldı.

Yürüyüşte Türk-İş'e tepkilerin yanı sıra kriz karşıtı ve kıdem tazminatının gasp edilmesine karşı dövizler göze çarptı.

Basın-İş üyesi E-Kart grevcileri, Yol-İş üyesi işçiler, Tez-Koop-İş 2 No'lu Şube üyesi işçiler, Belediye-İş 2 No'lu Şube üyesi işçiler, Deri-İş Tuzla Şubesi, Petrol-İş Anadolu Yakası Şubesi, TÜMTİS İstanbul Şube üyesi işçiler yürüyüşte yer aldı.

Genel-İş üyelerinden destek

DİSK'e bağlı Genel-İş Sendikası'nda örgütlü Kartal Belediye işçileri ve Genel-İş yöneticileri ise Harb-İş üyelerinin eylemine anlamlı bir katılımla destek sundular. Genel-İş üyeleri Kartal Meydanı'nda alkış ve sloganlarla yürüyüş kitlesini karşıladı. Direnişteki Sinter Metal işçileri de yürüyüşe katılarak destek sundu.

Yurtsever Cephe üyeleri de yürüyüş sırasında alkış ve sloganlarla Harb-İş üyelerine destek verdi.

Kartal Meydanı'nda basın açıklaması

Saat 20.00'ye geldiğinde Kartal Meydanı'na ulaşan kitle burada basın açıklaması gerçekleştirdi. İlk olarak kitleye seslenen Harb-İş Anadolu Yakası Şube Başkanı Hüseyin Över, Taksim'de kamu emekçilerine dönük engellemeyi kınayarak başladığı konuşmasında daha güçlü eylemlerle mücadeleye devam edeceklerini söyledi.

Harb-İş Genel Başkanı Ahmet Kalfa basın açıklaması yaptı. Harb-İş üyelerinin hükümetin dayatmalarına karşı diz çökmeyeceğini belirten Kalfa, kamudaki TİS süreci hakkında bilgi verdi.

Kamudaki TİS sürecinin 25 bin Harb-İş üyesinin yanı sıra 315 bin kamu işçisini kapsadığını vurgulayan Harb-İş Başkanı, IMF istemlerine bağlı olarak getirilen dayatmalara karşı çıkacaklarını sözlerine ekledi. Harb-İş'in açıklamasında bir diğer temel vurgu ise kamudaki TİS sürecinde getirilen esnek çalışma dayatmalarıydı.

Yaklaşık 2 saat süren eylem alkış ve sloganlarla son buldu.

Kaynak: Kızılbayrak

Eğitim emekçileri İstanbul’dan hareket etti

  03 Haziran 2009 -  

"Toplu İş Sözleşmesi" (TİS) hakkı için 3-4-5 Haziran'da Ankara'ya yürümek üzere yola çıkan eğitimciler Galatasaray’da 8 saatlik direniş ardından yola çıktı

Eğitim emekçlileri saat 13.30’da Galatasaray’da başlattıkları eylemleri yaklaşık 8 saat sürdü. Eğitimciler yaklaşık saat 22.00’de eylemi sonlandırarak Odakule yakınında bekleyen otobüslere bindi.

Eğitim emekçilerinin yürüyüşüne iki kez saldıran polis, ilk saldırıda bir kişiyi gözaltına aldı ikinci saldırıda bir kişiyi hafif yaraladı. Eğitimcilerin eylemine çok sayıda kurum da destek verdi.

Sendika.Org / İstanbul

İstiklal Caddesi'nde eğitimcilerin yürüyüşüne polis saldırdı

  03 Haziran 2009 -  

"Toplu İş Sözleşmesi" (TİS) hakkı için 3-4-5 Haziran'da Ankara'ya yürümek üzere yola çıkan eğitimcilere Galatasaray Lisesi önünde polis saldırdı. Saldırıda bir kişi gözaltına alınırken, eğitimcilerin direnişi sürüyor.

Bugün (3 Haziran), Eğitim-Sen'in örgütlediği "TİS hakkı için Ankara yürüyüşüne" katılmak için İstiklal Caddesi üzerinden Taksim Meydanı'na doğru yürüyüşe geçen eğitimcilere polis saldırdı. Saat 13.30 civarında Galatasaray Lisesi önünde barikat kuran polis, eğitimcilerin yürüyüşüne saldırarak bir eğitimciyi gözaltına aldı. Polis, Galatasaray Lisesi önünde İstiklal Caddesi'ni de yaya girişine kapattı. Saat 16.00 itibariyle polis barikatının önünde beklemeye devam eden yüze yakın eğitimci, Taksim Meydanı'ndan otobüslere binerek Ankara'ya hareket etmek istiyor.

Polisten ambulans yalanı!
Polis, daha önce kapattığı İngiliz Konsolosluğu üzerinden Galatasaray'a giden yolu trafiğe açarak eğitimcilere "ambulans gelecek yolu açın" anonsu yaptı. Anonsun üzerine yolu açan eğitimciler 20 dakika kadar bekledikten sonra polisin yolun girişini kapaması üzerine tekrar yola çıktı.

Saat 16.15 civarında polis yeniden saldırarak bir eğitimciyi başından yaraladı. Saldırı üzerine bir konuşma yapan Eğitim-Sen başkanı Zübeyde Kılıç "biz çocuklarımızın eğitimici için yürüyoruz, biz eğitim hakkı satılmasın diye yürüyoruz, sağlık hakkından eşit ve parasız bir biçimde yararlanması için yürüyoruz, bizim taleplerimizden neden korkuyorsunuz? Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, ya siz" diyerek saldırılara tepki gösterdi. Eyleme DTP Milletvekili Sabahat Tuncel de katıldı. Bandista müzik grubu da eyleme katılarak marşlar söyledi.

Sendika.Org'a bir açıklama yapan Eğitim-Sen yöneticileri, "tüm eğitim emekçilerini ve onlara destek verenleri Galatasaray Lisesi önüne çağırdı ve Taksim'e yürüyüne kadar alandan ayrılmayacaklarını" belirtti.

İzmit
İzmit'te de Eğitim emekçilerinin eylemi vardı. İstanbul'da yaşanan gelişmeleri de haber alan Eğitim-Sen'liler İstanbul'daki barikat açılana kadar eylemlerini sürdüreceklerini açıkladılar.



Eğitim-Sen'den demokratik kitle örgütlerine çağrı
Eğitim-Sen demokratik kitle örgütlerine, destek için acil çağrıda bulundu. Saat 19.35 itibariyle Eğitim-Sen'in oturma eylemi devam ediyor. Gelişmeleri aktarmaya devam edeceğiz.

Sendika.Org / İstanbul / Kocaeli


















Manisa Organize Sanayi'de 40'a yakın işçi işten çıkartıldı

  31 Mayıs 2009 -  

Manisa Organize Sanayi'de kurulu bulunan Klimasan A.Ş'de dün (30 Mayıs) 40 yakın isçinin işine son verildi.

Vardiya bitiminde işten atılan işçilerin çoğunluğunu sözleşmeli işçiler oluşturuyor. 6 aylık sözleşmeyle işe alınan işçiler bu süre sonunda sözleşmenin devam etmediğini, durumun tamamen işverenin inisiyatifine bırakıldığını belirttiler. İşten çıkarmaların tamamen habersiz ve birden bire olduğunu belirten işçiler, işten çıkartmaların bundan sonra da devam edeceğini ifade ettiler.

Sendika.Org

Ardeşenli üreticiler çayı tabuta koydu

  31 Mayıs 2009 -  

Rize’nin Ardeşen İlçesi’nde çay üreticileri Çaykur’a ait fabrikanın önüne içi yaş çay dolu tabutla giderek protesto eylemi yaptı. Tabutun üzerine “Çaykur satılıyor, çayımız ölüyor” yazan üreticiler ÇAYKUR'a ait Işıklı Çay Fabrikası önüne gelerek, hazırladıkları içi yaş çay dolu tabutu fabrika kapısına bıraktılar.

Üreticiler adına basın açıklaması yapan Erkan Alçın, ''2009 yılında yaş çay fiyatlarına toplam 5,5 kuruş zam yapılmıştır. Bu zamla bugün hiçbir şey satın alamazsınız. Ülkemizde yaşanan krizin faturası çay üreticilerine çıkarılmak istenmektedir. Bu, kabul edilebilecek bir durum değildir'' dedi. Hükümet'in almış olduğu bu kararı gözden geçirmesi gerektiğini ifade eden Alçın, ''Yaş çay fiyatı çay üreticilerinin ekonomik durumlarının iyileşmesini sağlayacak seviyelere çıkarılmalıdır'' diye konuştu.

Sendika.Org
Haber Foto: Pazar53.com



 
   


BAKANLIKLAR RESMİ KURUMLAR
HUKUK VE MEVZUAT ASKERİ LİNKLER
DERGİLER
TELEVİZYONLAR
AJANSLAR
ULUSAL GAZETELER
İNTERNET HABER PORTALLARI
ÇEŞİTLİ

101 FAYDALI LİNK

Dünyamız

Sağlık

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol